13 Eylül 2017 Çarşamba

"İki Ekim Bin Dokuz Yüz On Bir Uykusuz Gece"

"Schlaflose Nacht. Schon die dritte in einer Reihe. Ich schlafe gut ein, nach einer Stunde aber wache ich auf, als hätte ich den Kopf in ein falsches Loch gelegt. Ich bin vollständig wach, habe das Gefühl gar nicht oder nur unter einer dünnen Haut geschlafen zu haben, habe die Arbeit des Einschlafens von neuem vor mir und fühle mich vom Schlaf zurückgewiesen. Und von jetzt an bleibt es die ganze Nacht bis gegen 5 so, daß ich zwar schlafe daß aber starke Träume mich gleichzeitig wach halten. Neben mir schlafe ich förmlich, während ich selbst mit Träumen mich herumschlagen muß. Gegen 5 ist die letzte Spur von Schlaf verbraucht, ich träume nur, was anstrengender ist als Wachen. Kurz ich verbringe die ganze Nacht in dem Zustand, in dem sich ein gesunder Mensch ein Weilchen lang vor dem eigentlichen Einschlafen befindet. Wenn ich erwache sind alle Träume um mich versammelt aber ich hüte mich, sie zu durchdenken. Gegen Früh seufze ich in den Polster, weil für diese Nacht alle Hoffnung vorüber ist. Ich denke an jene Nächte, an deren Ende ich aus dem tiefen Schlaf gehoben wurde und erwachte, als wäre ich in einer Nuß eingesperrt gewesen."

"Uykusuz gece. Bir dizi uykusuz gecelerden üçüncüsü. İyi uyuyor, ama bir saat sonra başımı yanlış bir deliğe sokmuşum gibi gözlerimi açıyorum. Büsbütün uyanık bekliyor, hiç uyumamışım ya da ancak incecik bir zar altında uyumuşum gibi bir duyguya kapılıyorum; uykuya dalma çabasını yine karşımda buluyor, kendimi uyku tarafından kapı dışarı edilmiş görüyorum. Bütün gece saat beşe kadar sürüyor bu; bir yandan uyuyor, bir yandan harıl harıl düşlerle uyanık tutuluyorum. Gördüğüm düşlerle çaresiz boğuşup dururken, kendi kendimin yanı başında uyuyorum düpedüz. Saat beşe doğru uykunun son zerresi de harcanıp tüketiliyor; artık yalnızca düş gö­rüyorum, bu da uyanık kalmaktan daha çok yoruyor beni. Kısacası, bütün geceyi, sağlıklı insanın gerçek uykuya dalmadan önce kısa bir süre yaşadığı uyur uyanıklık durumunda geçiriyorum. Uyandığımda bütün düşler çevremi sarıyor, ama üzerlerinde uzun boylu düşünmekten kaçıyorum. Sabaha karşı, böyle bir geceden artık hayır gelmeyeceği için kanepede oflayıp poflamaya başlıyor, derin uykularda kaldırılıp götürülerek sonuna bırakıldığım ve bir fındık kabuğuna hapsedilmiş gibi uyandığım geceleri anımsıyorum."

Max Brod und Franz K.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder