Tuhaf şeyler hissediyorum. Grek müziğini dinlerken onun içine giren onunla büyüyen bir sevinci çoğunlukla hissederim, bunu yaşayamamak/Wittgenstein'ci bir bahisle "dilinden anlayamamak"la kesintiye uğruyor bu sevinç/sekteye: iki ters bir düz oluyor. Tuhaf tabii bunlar, kültür denilen mesele veya meşgale biraz böyle verdikleri kadar aldıklarıyla da var, o müziği dinleyebilmek/bu bağlamda yaşayabilmek için o müziğin içinde büyüyen yeşillikleri, çiçekleri, böcekleri de görmek gerekir gibi tuhaf bir ikilemin/iki ters bir düzün hissi bütün bunlar. Sadece bu da değil, hayaline düşülen/düşünülen, otlarında oturulan, binalarına bakılan, bir sandalye alıp üzerine oturulacak, havası sonulup, yemekleri yiyilecek başka yerler/kültür olarak adlandırılan işlerle yaşam denilen meselenin etrafında dolanmak, bunlar güzel işler. Örülü ve örgülü işler. Ama mesele bu kadar somut/yazılı/sezili haliyle bitmiyor, çaba gerektiriyor. Bu noktada zannediyorum başka affectler/kültürel/yaşamın kötü affectleri devriye gezer/inzibat süzer hattında düdüğünü çalıyor: edinilen kültürün yer çekimi. Bu bahis tuhaf, bütün bunlar şu esnada aklımı çeldi/yeldi aldı. Herşeyi geçtim verdikleri ve aldıklarıyla yaşamı düşünmek zor galiba, ama iyi ki ses var/örgü var: bir noktada müziğin örgüsü/yaşamın örgüsü [gibi.] Varolsun, sağolsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder