4 Ocak 2015 Pazar

İncelikli-Müşahedeli Bir Bilim


Mesleğin İncelikleri, Heretik Yayınları: Eylül 2014
Dünyanın çeşitliliğinden nasıl faydalanabiliriz?
ama,
Hikaye herşeyden önce iş görmelidir.
ama,
bunda yanlış olan ne vardır? bunun alternatifi nedir?
ama,
herşey zorunlu olarak bir yerde meydan gelir,
ama,
herşey bir yerde cereyan eder

Peki ya “folklorik incelikler kategorisi” nerededir? O zorunlu olarak kişinin yanında, imgesinde, düşüngözündedir.
Becker, oraya bakmakta ısrarcıdır.

Howard Saul Becker'ın bir mesleğin/zanaatin dünyasını anlattığı Mesleğin İncelikleri/Tricks of the Trade kitabı Heretik Yayınlarından [Eylül ayında] "Türkçe söylendi". Kitap haliyle zanaati anlattığı gibi onunla sürekli oturup kalkmışlığı, gidiş gelişleri, "hukuku" olan inceliği de bir hayli anlatıyor: ortam soğuksa onu sıcaklaştırarak ortam sıcaksa onu ılıştırarak, en son da "geriye ne kaldığını" da en baştan anlatarak bütün bir incelikleri anlatıyor. [Buradaki incelik zannediyorum daha çok sözlü-tarih çalışmalarından müşahede edilmesi gereken bir durum, ki zaten Höwie'nin kendi tuhaflığı da burada, sapkınlık sosyolojisi çalışan, lisans-lisansüstü dönemlerinde striptiz kulüplerinde caz çalarak/veya başka bir iş yaparak harçlığını çıkaran, kapitalizmin veya herhangi bir yönetişim biriminin dışladığı haricilere bakan, bütün bunların sonucunda çok fazla kabalığa şahit olabilecekken öyle düşünmeyen bunların kendi içinde bir tür incelik taşıyabildiğinden zerre şüphe etmeyen ve onlara "kafayı takmayı" veya abayı yakmayı süreklileştiren biri. Bunun bir örneğini Türkiye'de Hasan Ünal Nalbantoğlu hocanın kendi daimonunda da görebiliriz. Elbette kendileri nicel/nitel sosyolojisinden-ampiriden çok masa başında/kavram başında/kavram aşında-aşure başında daha çok üretmiş. Hatta gençlik döneminde bu türden iş/çalışmalardan nasılda kaytardığı anlatılıyor/arkadaşlarından-dönemdaşlarından.[Yer: Hasan Ünal Nalbantoğlu'na Armağan'da: İletişim Yayınları.] Ben, Höwie ve Hasan Ünal hoca arasında belirli türden farklı ama incelikli bir rabıtayı düşünüyorum. Bilmem sizler ne dersiniz?] Bu türden incelikleri TV'de gözünüze takılan bir belgeseldeki kuşta görebileceğiniz gibi: [nahanda böyle]
Görsel internetten, baykuş kar baykuşu: dünyaya "ya olur öyle boşver" mi diyor, "yahu çok yoruldum uykum" mu var diyor?
yoksa bugün "aç mı kaldım" diyor; "ne diyor la bu?"
, sokakta incelikle yürüyen şapkalı-bastonlu bir beyefendide de görebilirsiniz veya akşamdan fazla içmiş ama bu içmenin yeri yurdu olmadığından dolayı ellerini/ayaklarını nereye koyacağını bilemeyen bir sarhoşta da görebilirsiniz, inceliği tamamlayabilmek için parktaki bankın birinde yata kalır/düşe kalır. Torunuyla semt pazarına ellinde "pazar arabası"nı neşeyle çekerken bir yandan da torununun haylazlıklarına "dur, dur çocuğum" diyen bir güzel teyzenin heyecanında/naifliğinde de görebilirsiniz. İncelikler dolanıp durur, incelikler dolanıp dururken zamanın belli bir miktarını da durdurur. Zaten asıl mesele de burada, bu incelikleri görmek için/hatta incelikleri bizzat oluşturabilmek için ne yapmamız gerekir'dir/dedir? Bu incelikleri görmek mi lazım, yoksa o incelikleri görünür kılmak mı? [Höwie'nin hikayesi burada mı yoksa?] Bu esnada, yani incelikleri görünür kılmak esnasında kavramlarla-kavramsal taifeye binip dolaşıma çıkmak ve bunu yaparken de dönüp sıklıkla ampiriye [pratikler arasılığına] bakmak icap eder. Bu durumda elinize aldığınız kazmayla ister “nicel sosyoloji” yapın, istersenizse elinize aldığınız kürekle “nitel sosyoloji/kazılar yapın, her ikisi de doğrudan çalışma ve çaprazlamayı gerektirir. Ama bu esnada bunlarla, yani otobüsün şoför koltuğuna oturan kişiyle konuşmak [her ne kadar bir uyarı levhası olarak yazan] “Şöförle konuşmak tehlikeli ve yasaktır” levhasına uymayan, araya, olaya doğrudan müdahil olan “mantık”, “imgelem”, “araştırma tasarımı”, “hipotezler” gibi tezcanlı/heyecanlı işler/kişilerde vardır. Bütün bunlara incelikle bakmayı sürdürmek ve o esnalarda da sırtı tarihselliğe vermek icap eder.

Bu anlamda akademilerde herhangi bir sosyoloji dersinin sınav sorusu olan demokrasiyle ilgili bir soruya herhangi bir öğrencinin sınav kağıdında bilmem hangi dereden su getirdiğini düşünerek yazdığı ama yazarken/yazıyı başlarken inanılmaz heyecanlanıp bütün meseleyi o kadar latif/incelikli bir şekilde anlatabileceğini düşündüğü fakat bütün bu yazma süreci içinde ne dediğini unutup bütün bir cümle ardını/yöresini acayip bir kavga ve gürültüye çeviren bir inceliğin görünmesine müsaade edebilmek gibi, bir inceliği görünür kılabilmek mi lazım? Zaten öğrenci ne yapar eder o cümlenin bir aradalıklarını sınav kağıdının dışında da düşünür, mesele bunu anlayabilecek hocanın bu inceliğe izin verip veremeyeceğidir. Yani bizde yoktur böyle bir incelik türü, "yassah hemşerimdir", açık ve net olmak zorundadır o kağıtlar, sanki herşey açık ve netmiş gibi, sanki bakkaldan 4 tane ekmek alır gibi mi alınıyor/yazılıyor demokrasi?

Madem öyle, nedir bu "bellekhanım" [Mnemosyne] olan incelik? Herhangi bir vesileyle TV'nin herhangi bir programında güzelliğiyle gözlerimizi/ruhumuzu büyüleyen herhangi bir kuşun kendisini esnetişinde gözümüze/gözümüzdeki inceliğe takılan bir hareketini bir başka hareketle birlikte eşanlı olarak düşündüğümüzde anlamlı/incelikli olabileceğini keşfedebileceğimiz [Fotoğraf2] gibi meslek yapma/zanaati de yaşamın tümdüzeliğinde karşımıza çıkabilecek inceliklerde vukuf sahibi bir ehliyetlilikle yata/yatıyor. İncelik denilen hadise tam olarak burada: belli bir olayı/meseleyi eşanlı olarak başka bir meseleyle düşünebilmek ve bütün bu süreç boyunca keşif sınırlarımızı genişletmek. Bunları görmek için elbette belirli türden bir ortam ve buna eşlik edecek bir tür yersiz-yurtsuzluk yatıyor bana kalırsa. HD kalibresinde belgeseller [animal] izlerken bu kadar inceliğin nasıl yapıldığını ve bunların nasıl görünür kılındığına acayip şaşırıyorum, sonra yaşam bir kat daha hem kendine dair hem de kendi dışındakilere dair "bir kaç kat daha çıkıp" anlamlı oluyor, bizde kat çıkmak müteahhitlikle özdeş olduğu için Becker'ın "folklorik incelikler koleksiyonu"nda inceliklere dair kat çıkmak yanlış yankılanabilir...O zaman incelik kendini anlamaya/kendiyle birlikte anlamaya, yetmeyip anlamlandırılmaya dair bir süreçtir, incelikle yapı ve ruhsatı düşünsel süreçte alınmış bir kat çıkmadır. Bir görev sürecinden çok [buradaki mesai içiyle sınırlandırılmış] bir adanmışlık sürecidir. Yoksa taraftarlığı, tribünlerde "Adanmış Hayatlar" diye pankart açıp deplaseler yapan grupları, insanları nasıl anlayabilirdik? Yaşamdan kopmaya veya belirli türden tekdüze bir yaşama epistemolojik veya psikolojik kopuşlar koyup "araya reklamlar almaya" dair hayatla belirli türden ilişkiler kurmaya dair bir incelikliliktir. Bir vakitler Deleuze bir insanı anlayabilmek için eşanlı olarak o insanın rit[i]mini anlayabilmenin elzemli oluşuna dikkat etmişti düşüngözünü. Mesele hayatın içinden, katmanlı anlamlar biriminden incelikli bir verimliliği tekrarlayabilmek için incelikli bir meseleyi/gözü şart koşar. Herşeye rağmen bu alanda vukufiyet sahibi olmaya gelir mesele.   

http://howardsbecker.com/
Söz gelimi, Sosyoloji lisans öğrencisinden incelikli biri olmayı nasıl beklersinizdir, buna dair ne düşünebilirsinizdir? Yani/ne yaparsa bir sosyoloji öğrencisi inceliklidir? Höwie zaten akademide yer parselleyen yardoç, doçent, profesörden ziyade öğrencinin inceliğini düşünmektedir; ona göre kurmuştur alarmını. Dolayısıyla bu kitap Türkiye'deki sosyoloji bölümlerinde açık ara en çok okutulan derslerden olan "Araştırma Yöntem ve Teknikleri"/"Nitel-Nicel Sosyoloji" gibi derslerden harici olarak hayata bakmayı ama bunu eşanlı olarak da zanaatle bakmayı/yapmayı öğretiyor. Bu anlamda öğretme sözcüğünü bildik öğretim teknikleri yerine sabah vaktinde öten bir horozun veya telefonun alarmı gibi incelikli bir uyarıyla yapar. Bunu ayrıca Höwie'nin kendi naif yazı üslubuyla birlikte düşünüyoruz, oyuncu arkadaşının kademesine giren açık oyuncusu gibi topu uzaklaştırabilecek kadar güzel bir öz/doz sahibidir Höwie, bunu Heretik Yayınları'ndan daha önce Türkçe söylenen Hariciler Sosyal Bilimcilerin Yazma Çilesi- kitaplarında da görebiliriz. Ve ayrıca, yazı demişken bir bakalım Türkiye'deki kaç sosyoloji bölümünde yazmak ve yazmanın mümkün dünyası üzerine bir ders/bahis yürütülüyor diye? Galiba eksiklik incelikli bir dersten çok incelik sahibi hocalarda...Höwie'yi okurken şunları hissederim [bütün bu vukufiyeti aslında gizil kılan], ellerini, ayaklarını tam olarak nereye koymasını kestiremeyen bir bilmeme halini, birinci elden bilgi=birinci elden halin imkansızlığı?

Hocası/sevdiceği Herbert Blumer'ın bir bahsiyle devam etsin yazı: 
"Araştırmacı, neredeyse tanım gereği, çalışmayı tasarladığı toplumsal yaşam alanına dair ilk elden bir bilgiye sahip değildir. Bu alan pek dahil olmaz ve bu alanı oluşturan insanların faaliyet ve tecrübeleri ile genelde yakın bir temas kurmaz. Konumu, neredeyse her zaman bir yabancının konumudur; bu itibarla, verili bir yaşam alanında olan biten hakkında bariz bir şekilde basit bir malumatla sınırlanmıştır. Afrika'daki seçkin siyasi zümreyi, Latin Amerika'daki öğrenci eylmelerini yahut da suç konusunu çalışmayı tasarlayan bir sosyolog ile ergenlikte uyuşturucu kullanımı, siyahi öğrencilerin özlemleri ya da çocuk suçluların yargılanması üzerine çalışan bir psikolog, incelenen alana ilişkin içeriden ve ilk elden bilgi eksikliğine örnek teşkil ederler." 
Galiba bu ilk elden bilgiye sahip olmak konusunda endişesi olan Höwie bu sebeple incelikliğe bakmayı hep bir zanaat biçimi olarak sürdürüyor.
Bütün bunların haricinde gene bir söz: iyi bir kitap karşısındakini mahcup eden bir kitaptır. Buna Türkiye'deki sözlü aktarım pratiğinde "ehl-i zanaat kişisi" veya .............................. denir. 

"Ancak bu incelikleri okumakla yetinmek size pek bir şey kazandırmayacaktır. Bunlarla sadece oyalanabilirsiniz. Hatta bunlar sizi daha kültürlü hale de getirebilir. Ancak nasıl kullanıldıklarını öğrenmediğiniz sürece bunlar size gerçekten ait olmayacaklardır."

Bütün bunları yaza düşe çıkarkan/düşe yaza çıkarken Viyana Filarmoni Orkestrasını dinlemekte beni bu yazmaya elimden tutup götüren incelik olsun, Höwie Becker'a selam olsun, ince zarif güzel adam... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder