"Fotoğraf koyayım da tam olsun" derken, sıkıntısı hiç bitmeyen "ya kanka ne sıkıntı yapıyon ya" diyeceğim tutan Bourdieu ustanın yapışıksıkıntılı bir fotoğrafını ekleyeyim dedim.
Kracauer'in "sıkıntısı" aldı aklımı, alırken bir şeylerde bıraktı o esnalarda, bıraktıklarını/[henüz bırakmadıklarını anlamayarak, "zaman" denilen sözcüğü henüz bir sonraki zamanla ayırtetmek zorunda olarak] bir yazayım. Herif bir kere, sıkıntının "yere göğe sığmayan" ama gene bir insanın çehresinde toparlanan sıkıntısını [bu sıkıntı düşün sürecinin beden süreciyle ayrışması/ayrıştırılması, birbirlerini gözetmesi, bu gözetimin "son kertede"si olan maddi üretken failin/muhtarın onayına tabii olmasına kadar devam eden bir patika olması ve sair.] anlatıyor. Sonra kendi içindeki sıkıntıyı anlattığı kadar kendi dışında beliren ve gene kendi sıkıntısına hal çare ararken başka bir aksta buluşup/seyyariye olan [gene kişinin kendi sıkılmışlığına çarpıp sıkıcı gelen, ama aslında gerçekten çok sıkıntılı olan] yapışıksıkıntıyı anlatıyor. Bu yapışıksıkıntı neviinden şey doğrudan insana dair olmakla birlikte insanlığın tamamındaki üretken akslara da daidir. Yani galiba sıkıntı ezelden ebede'dir demek gibi bir şey bu durum. Asıl mahiyet sıkıntıların birinden kaçarken bir başka şeyin sıkıntısını nasıl sıkıntısızca/daha az sıkıntıyla yıkayabileceğimizdir, bu türden işler için hangi özelliklere haiz deterjanı kullanmak zorunda olduğumuza dair bir kolaylıktır. Bu noktada pekala yaşam sıkıntısı olarak kavrama gücümüz olacak sıkıntı genel bir bireysel/kitlesel sıkıntının türü olabilir. Aslında fırından ekmek alırken, fırıncının bir şeyler söyleyip benim bu birşeylerden anladığım şeye vereceğim olası bir cevap olan "bu işte bir sıkıntı var" kelamının hangi tonlamalarda/müşahedelerde temelleneceğidir. Evet bir sıkıntı olduğu aşikar ama sıkıntı, sıkıntılı olarak kavrananın kendi sürecinden kaynaklı bir çaresiz sıkıntıysa onu nasıl anlamlandırmak gerekir/gerektiğine dair "sıkıntıya dahil olan" bir sıkıntı söz konusu da olabilir burada. Sıkıntılar arası akslar olduğu gibi, "problem" sözcüğünün etrafında dolanan sıkıntıya patika oluşturabilecek üretken sıkıntılarda olabilir. Zaten mesele burada. Bu üretken sıkıntının özkaynağını, geçici/ heveskarsıkıntılardan nasıl ayırt edebileceğimizdir, insanların ellerindeki alışveriş fişlerinde [doğrudan toplumsalın alışverişi sosyolojik bahisle böyle ilerler ve bunu böyle basit bir sözcükle adlandırmak gerekir] Ali, Ayşe, Ömer, Ezgi'den [ve soyadları olmak üzre] önce onun yaptığı- "varlığı" sıkıntılıdır ama bu sıkıntı onun bir bahsi gözetmesinden kaynaklı bir heveskarsıkıntı mıdır yoksa bir bahsi/sürekli ve süreksizliği belli olmayan kendisinde yapışıksıkıntı olarak sürekli var olan ama her an bunu üretkensıkıntı'ya dönüşümlülüğünü sağlayabilecek bir fişi belirgin kılmak doğrultusunda: sıkıntının muhtaçlığından, onun çelimsizliğini azaltabilecek, en azından ufak bir faydası olabilecek bir sıkıntıyı aşikar kılmaktan söz ediyorum. [Tam da toplumsal ayrımlar buna dairdir, kendi içinde daha çok maksatlı ilginin olmasını sağlar, dışarıda bıraktıklarıyla vardır] Dolayısıyla "mesafe" sözcüğünü kat eden iletişimsel aksların her an tetikte ve fail olabilmesi için üretken sıkıntıyı azaltan/veya arttıran bu aksların birbirleri arasındaki iletişimsel sürekliliğidir. Fırıncının beni tanıması benim işimi kolaylaştırır, ama sıkıntımı kolaylaştırmaz. Hocam kişisinin sınav sorusu işimi kolaylaştırır ama sıkıntımı kolaylaştırmaz. Annemin sevdiği yemeği yapması işimi kolaylaştırır ama sıkıntımı kolaylaştırmaz. Bütün bunları işimi kolaylaştırıp/sıkıntımı kolaylaştırmayan bir bahis ancak üretken failin üretken sıkıntısının fişteki açıklığıyla iletişimsel aksların üretken sıkıntısıyla halledebiliriz. [gibi geliyor.]
Durup dururken hayatının bir noktasında ben sosyoloji okuyacağım deyip sürekli bir sıkıntıyla hemhal olan birinin yapışıksıkıntısını nasıl azaltabileceğimizdir asıl mesele. Veya atık kağıt işçisinin gece vaktinde çıktığı/sokaklarda dolaştığı bir esnada ona dair maksatlı bakışlarımızı geri çekmemiz ve ona yardımcı olmamız gerekirden kaynaklı bir ilgilisıkıntının [isterseniz yük diyelim] azaltılmasına dair verimlisıkıntıya sahip olmaktır. Gene bir sözcükle "farkındalık" sözcüğüne konu olmuş üretken meselelerin açıklığına dairdir bütün bunlar. Zamanını zamanlararasılıktan sürekli çekip çıkarmak zorunda olan bir hocanın öğrencisine ilgili zanaatin iletişimsel akslarını aktarmasından/göstermesinden dolayı kendi yükünü başarıyla azaltabilecek ve bütün bir eylemsel düzen ilkesini açıklığa kavuşturup/tetikleyebilecek bir sıkıntının azaltılmasıdır bütün bunlar. Yükler azaltılmalı, ama bunlar her zaman bir dahasını zorunlu kılıyor [gene-toplumsal saha ve zeminin mümkün maça uygun koşulları her zamana biri daha lazımdır üzerinden işler, lazım sözcüğünü liberal bir niyetten çok insani bir temelde gözetiyorum] Sıkıntı üzerine düşünmek Kracauer'in açtığı hattan sıkıntıyı arttırabildiği kadar azaltabilir de, tabii bunlar tek başına olacak işler olmadığı için, sıkıntıya çıraklık/kalfalık edecek/doğrudan etki edecek biri daha lazımdırları bulmak/yaratmak lazımdır. Hocanın öğrenciyle diyaloğu en çok bu temelde yükselir, bilgiden önce. Ama tabii "şunu-bunu getir evladım" demekten çok ortak ilginin müşahedesiyle olacak işler tabii. Sıkıntı güzel, sıkıntılı olmak bu esnada güzel gibi geliyor bana, hem doğrudan politikacıların ağzından süzülen "şu kadar bu kadar geliştik", "milli hasıla", "kişi başı şu kadar gelir" yerine bu değerlere sarılmak, bu değerlerle gelişmek gerekiyor. Toplumsal gelişim, toplumsal refah denilen hadiseler en çok da buralardan çıkıyor [gibi gelmekle birlikte] o'nun sıkıntısını bilmek gerekiyor. Kendimizi tanıtırken veya çok basit ne yapıyor bu sosyoloji sorusuna cevap arayışında olup/cevap verirken olduğu gibi bizdeki çelimsizliği alacak ve benim çok daha rahat konuşmama sahavezemin olacak ve aslında bütün bu toplumsal çelimsizliği "bahisleri yükseltmek" kelamıyla eşitleyecek bir meselenin/sıkıntısına bakmak gerekiyor.
Sıkıntı bu anlamda kendi yapışıksıkıntı veya heveskarsıkıntının ayrışması ve toplumsal yayılımda/yataylıkta üretkensıkıntının iletişimsel akslarla birlikte hareket temelli bir eylem düzenliliğine işaret ediyor...
Laf, şimdilik burada/olduğu yerde biterken olmadık yerde de başlasın. Sıkıntı en çok bu işe yarar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder